Sayın Başsavcım,
Sayın Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanım,
Sayın Bölge İdare Mahkemesi Başkanım,
Hakim, Savcı ve Avukat Saygıdeğer meslektaşlarım,
Basının Değerli Temsilcileri,
Bilindiği üzere, yargı erkinin işleyiş şekli, Anayasa Mahkemesi, Yüksek Mahkeme içtihatları, Adalet Bakanlığı, HSYK ve Türkiye Barolar Birliğinin kararları ve idari işlemleri ile belirlenmektedir. Yargının gündelik işleyişine dair İçtihat hukuku ile oluşan kararlar elbette hayati önem kazanmaktadır. Özellikle, kanunların yorumlanması bu minvalde sayılabilir.
Yargının işleyiş rotası ise -mahkeme kararları yanında- genellikle “yargı reform strateji belgeleri” ile çizilmektedir.
Yargı Reformu, Avukat Olmadan Hedefe Ulaşamaz!
En son 2015 yılında açıklanan YARGI REFORMU STRATEJİSİNİN AMAÇLARI şöyledir:
1- Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını güçlendirmek 2- Yargının hesap verebilirliğini ve saydamlığını artırmak 3- Ceza ve hukuk adalet sistemini geliştirmek 4- Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerini geliştirmek ve uygulamada etkililiğini artırmak 5- Adalet alanında uluslararası işbirliğini geliştirmek ve AB katılım sürecinin etkinliğini artırmak 6- Hukuk eğitimi ile meslek öncesi ve meslek içi eğitimini geliştirmek 7- Kadınlar, çocuklar ve engelliler gibi dezavantajlı gruplara yönelik uygulamaları geliştirmek 8-Adalete erişimi geliştirmek 9-Yargısal uygulamalardan kaynaklanan insan hakları ihlallerini önlemek ve insan hakları standartlarını güçlendirmek 10-Ceza infaz sistemini geliştirmek olarak tespit edilmiştir.
Belgede 37 yerde “avukat” vurgusu yapılmıştır: Hakimlik mesleğine geçiş, Uyap’taki kolaylıklar, avukatlık meslek etik ilkelerinin geliştirilmesi, avukatlık kanunu ihtiyacı, adil yargılanma hakkında avukatlığın önemi, silahların eşitliği ilkesinin önemi, uzlaşma metodlarında avukatlara verilecek eğitim meselesi, Adalet Akademisinin işlevi, dezavantajlı grupların avukata erişimlerinin güçlendirilmesi, adli yardım uygulamaları ve hukuki himaye sigortası alanlarında.
Değerli meslektaşlarım,
Yargı Strateji Belgesinin amacı şöyle sunulmaktadır: “Türkiye’nin yarım yüzyılı aşkın bir süredir devam eden Avrupa Birliği süreci Cumhuriyetimizin en önemli demokratikleşme adımlarından biridir. Bu süreçte gerçekleştirilen her reform aynı zamanda daha güçlü ve daha demokratik bir Türkiye’nin inşasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır “.
Şunu çok iyi biliyoruz, haklar, ödevler, sorumluluklar, hürriyetler insanoğlunun toplumsal ve bireysel değerde mücadeleleriyle şekillenmiş, devlet mekanizması da hukuk devleti önceliğinde, gerekli yasal ve hukuki güvenceleri regüle etmiştir.
Demokrasi ve Hukuk Devleti Mücadelesinde Avukatların Katkısı Çok Değerlidir:
Demokrasi ile hukuk devleti fikrinin kökleşmesi, bireyin ve toplumun, özgür, özerk ve onurlu bir hayat sürmesi fikrinden ilham almış, neredeyse birbirini arar ve tamamlar iki bağlantılı kavram olmuştur. Ülkemizde de, olağanüstü dönemlerde, özellikle avukatların, Baroların, özgürlüklerden, insanlık değerlerinden ve savunma hakkının önceliğinden söz etmekten bıkmadıklarını görmüşüzdür. Bunun en önemli örneklerinden birkaçı, Zonguldak Barosunun, 1980’li yıllarda yaşanan toplumsal kargaşa ortamında, “özgürlükçü toplum düzenine” vurgu yapan yaklaşımı, haksız tutuklamalara karşı topyekün direnen yaklaşımı, Türkiye Baroları içinde, özgürlükçü hukuktan yana tavrını diri tutan kararları, dik duruşu ve eylemleridir.
Kuşkusuz, demokratik gelişim, sivil toplum örgütlenmelerinin kısıtlanmaması, hak ve özgürlüklerin yaşanmasının öncelikli hukuki ve insani değer kabul edilmesi, hukuki güvenlik hakkının temellendirilmesi, adil yargılanma hakkının tam sağlanması, seçme ve seçilme hakkının örtülü kısıtlamalardan masun tutulması gibi şartların, anayasal ve hukuki teminata bağlanması ile mümkündür.
Bir hak savunucusu ve talepçisi olarak avukatların, 1136 sayılı kanunun 2. maddesinde ifade ettiği üzere, “hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını … sağlamak” amaçlarının, demokratik düzenin hukuka uygunluğu adına hayati önemdedir. Buradan hareketle, avukatlık mesleğini, sadece, yargı işleyişinin vazgeçilmez unsuru olması, mesleği tasvir için yeterli değildir. Avukatlara ve Barolara, yeni roller, yeni misyonlar gelmiştir; kaçamayız!
Avukatlara ve Barolara, Sosyal Hukuki Roller Doğmuştur:
Değerli Hukukçular,
Avukatlar ve Barolar, artık, mahkemelerde dava açmak, vekillik icra etmek, sözleşme düzenlemek, savunma gerçekleştirmek alanından çok daha fazlasını yüklenmiştir.
Bir anlamda, avukatlar ve barolar, daha fazla sosyal olmak; sivilleşme, haklar – ödevler – hürriyetler kümesinde, sosyal ve bireysel denetim, sorgulama, demokratikleşme taleplerini iletme, bu talepleri sahiplenme, hukuk devletini realize etme, hak hakemliği gerçekleştirme, idari anlamda da sosyal denetim ve yönetişim mekanizmalarını canlı tutma, idarelerin hesap verilebilirlik, hukuka uygunluk denetimini kamuoyuna açmak gibi, sosyohukuki girişimlerde de özne olmak durumundadırlar.
Başka deyişle, avukatlar, demokratikleşme ve hukuk devletinin temellendirilmesi sürecinin, bağımsız, serbest, hür temsilcileri ve işaret fişekleridir. Bu yeni misyon, hukuk alemi içinde, avukatlara ve Barolara, sosyal denetim ve sosyal-bireysel talepleriyle hukuk devletini şekillendirme ve devleti hukukileştirme misyonunu vermektedir.
Bu anlamıyla, Yargı Reformu Stratejisinin temel amacı, avukatlar ve Baroların yeni misyonuna koşut şekillenmelidir. Bu gelişim seyrini göremeyen stratejik modeller, ilerleme kaydedemez. Avukatlar ve Barolar, yargının serbest çalışan destekçileri, yardımcıları olarak algılanma önyargısını artık kabul etmemelidir. Bu bakış, bizlere yetmez!
Bu açıdan bakınca, Yargı Stratejisinde, avukatlığa dair yeni bir açılım yoktur. Mevcut alanlarda, ciddi anlamda yük ve angarya haline gelmiş uygulamalar, artarak devam edecek görünmektedir: Kabul etmeyeceğiz!
Mesleğe Yeni Angarya Metodları Getirilmek İstenmektedir:
Sevgili Meslektaşlarım,
Zorunlu müdafii uygulamaları, “herkese avukat” mottosuyla çoşkulu bir seyir takip etmektedir. Bu angaryaya bir de, adına “pro bono” denilen, “toplum yararına hukuk çalışmalarına katılma zorunluluğu” getirilmek istenmektedir. Buna bir de, hukuk fakülteleri öğrencilerinin, sosyal hukuki bilgilendirmelerde bulunacakları, hukuk klinikleri çalışmaları da eklenmek istenmektedir.
Bu iki bakış açısı, zorunlu müdafiilik ve daralan mesleki çalışma alanları ile beraber, avukatlık mesleğini “yargının yardımcı elemanı” pozisyonuna sokmaya adaydır: Kabul etmeyeceğiz!
Arabuluculuk çalışmalarının zorunlu hale getirilmesi, zorunlu müdafiilik uygulamalarının maddi gücü yeterli olanları dahi kapsaması, diğer yandan maddi imkanı olmayanlara adli yardım hizmetlerinin verilmesi birbirleriyle çelişen iki “avukata erişim yoludur”. Bu düzenlemeler, amaca ulaşmakta eksiklik, çelişki içerdiği gibi, angarya uygulamalarını çağrıştırmaktadır; Kabul edilemezdir!
Yargıda Zaman Yönetimi Modeli, Avukatın Sisteme Dahil Edilmemesi İle Sonuçsuz Kalacaktır:
Değerli meslektaşlarım,
Son dönemlerde, yargıda zaman yönetimi (satürn projesi) konusu ciddi toplantılara konu olmaktadır. Hangi adli işin, hangi sürede tamamlanacağı meselesi olarak özetlenebilecek bu çalışmanın hiçbir yerinde, avukatlık mesleği yoktur. Temeli, Avrupa Konseyi Adaletin Etkinliği Komisyonu (CEPEJ) tarafından gerçekleştirilen tavsiyeler metniyle, bazı adliyelerdeki mahkemeler ideal yargılama sürelerini belirlemiş ve vatandaşlarımıza taahhüt eder hale gelmiştir. Ancak, bu sistemin işlemesi için, avukatlar ve Baroların yargı içindeki rollerinin kuvvetlendirilmesi şarttır.
Avukatsız yargı anlayışı, yargıya olan sadakati de zedelemektedir, bu gerçeğin artık görülmesi gerekmektedir.
Avukatın belge ve bilgi temininde hala engeller varsa, bu engeller yargının diğer unsurlarını ve bürokrasiyi ilgilendirmiyorsa, dosya inceleme hakkı avukata engelleniyorsa, kimi adliyelere girişler avukatlara binbir zahmete patlıyorsa, bilgi edinme hakkı kanunu avukata verilecek bilgiyi kapsamıyorsa, avukatın yazdığı dilekçe işlerin görülmesi adına yeterli görülmüyor avukatın bizatihi kendisi isteniyorsa, davaların taahhüt edilecek sürede tamamlanması nasıl mümkün olacaktır?
Ve aksi halde, yargının olumsuz işleyişlerinde olduğu gibi, bu projede de fatura avukatlara çıkacaktır.
Yargıya Güveni Artıracak Formül; Sisteme Avukatı Entegre Etmek veya Etkin Avukatlık:
Saygıdeğer Hukukçular,
Yargıya güven endeksinin 2015 yılı açısından yüzde 20 olduğu göz önüne alınırsa, yıllardır söylediğimiz bazı gerçeklerin neden kulak arkası yapıldığını sormamız gerekir.
Buradan tekrar söylüyoruz, avukatı yargısal işleyişin içine sokun, avukatın belge ve bilgiye ulaşmasını sağlayınız, avukatın müvekkilinin sesi olmasını engelleyici kısıtlamalardan vazgeçiniz, avukatı müvekkili ile bağdaştırmayınız, aylarca davası açılmadan kimseyi ve dahi avukatları tutuklu bırakmayınız, belli tür dava alan avukatları sırf bu yüzden soruşturma ve kovuşturmalarla başbaşa bırakmayınız, adliyelerde basın açıklaması yapan avukatlara zor kullanmayınız, avukatlara angarya sayılacak uygulamalardan vazgeçiniz, avukatların mesleki tekel hakkını ihlal eden özel tüketici faaliyeti gösteren dernek ve şirketlere müdahalede gecikmeyiniz, yabancı hukuk bürolarının ülken geneline yayılmasını engelleyici modeller geliştiriniz!
Yargıya güveni, işlerini üstlendiğimiz iş sahipleri, müvekkillerimiz besleyecektir; emin olunuz!
Daha adil, daha güvenilir, daha etkin bir yargı için, Topyekün Mesleki Reforma ihtiyaç vardır:
Muhterem Meslektaşlarım,
Bugün, avukatlar; serbest çalışmaktadırlar, kamuda memur statüsünde çalışmaktadırlar, sözleşmeli kamu personeli olarak çalışmaktadırlar. Bugün, ipotek avukatlığı, duruşma avukatlığı, yetki belgesi avukatlığı, bağlı çalışma sistemi de meslek hayatımıza girmiştir. Avukatlığın çalışma biçimleri kontrolsüzce, hukuki altyapısı tamamlanmadan farklılaşmaktadır.
Gelişen bu “sorunlar yumağıyla mücadele için” topyekün bir avukatlık mevzuatı yenilenmesine ihtiyaç vardır.
Artık, avukatlık kanunu ve meslek ilkeleri yenilemesinden daha fazlaca, meslek reformuna ihtiyaç vardır. Sadece avukatlık kanunu yapımı değil; mahkeme kararlarıyla şekillenen meslek literatürünün, reformik modern bir anlayışla tanımlanması, mesleğin sosyal ve hukuki alanlarda konumlanması üzerine ciddi projeler üretilmesi, yargısal etkinlik modelleri ve yeni sosyohukuki rollerin karşılanacağı topyekün bir meslek felsefesi ve siyaseti de üretilmelidir.
Teröre Karşı: Demokrasi, Haklar, Hürriyetler Ekseninde Varlık Mücadelesi...:
Değerli Meslektaşlarım,
Ülkemiz, hergün acı haberlerle sarsılmaktadır. Terörizmin, salt kanlı eylemlerle kendisini gündelik hayatın bir parçası halinde var kılma çabası, bir algı stratejisi olmak yanında, uluslararası bir diplomatik mekanizma niteliğinde sayılabilir. Terörist ve terörizmle mücadelede, askeri ve inzibati tedbirler en geniş imkanlarla seferber edilmelidir. Ancak, uzun zamandır dediğimiz gibi, sosyokültürel, hukuki, mali, sosyolojik, psikolojik, pedagojik karar ve eylemlerle de mücadele sahasında ve dışında, etkin çalışmalara ihtiyaç vardır. Demokratik sivil yaşamın desteklenmesi, demokratik siyaset dilinin yaygınlaşması yanında, “daha fazla barış, daha fazla adalet, daha fazla farklılıkla birlikte yaşama” taleplerimizi dillendirmeliyiz.
Güvenlik beklentileri ile özgürlükler ekseni arasında denge kurmak yanında, hürriyetler ve haklar lehinde daha fazla sempatik durmalıyız.
Terörizmin, ülkemizin bek’a sorunu olduğu gerçek, demokratik hayatın, çok sesliliğin, farklılığın izolesi olduğunda duraksama yoktur. Özgürlüklerle, haklara saygı ve vurgu ile terörü bu topraklardan, ülkemizin dağlarından, şehirlerinden, sokaklarından silmek en önemli milli meselelerimizdendir.
Eksenimiz demokrasi, yolumuz insanlık, bohçamız özgürlüklerdir.
Değerli meslektaşlarım,
Bu vesileyle, bütün şehitlerimize rahmet diliyoruz.
Aramızdan ayrılan, kaybettiğimiz meslektaşlarımıza ve hukukçularımıza tekrar rahmet diliyoruz.
Şunu hep söyleyeceğiz;
Bahar gelirken sokağımıza, parmak izi gibi farklı yüzlerimize haykıracağız; “dostluk yaşasın, kardeşlik yaşasın, barış yaşasın”.
Bahar gelirken sokağımıza, çiçekler gibi hayata işaret çakacağız; diyeceğiz ki; esenlik bizim kaderimizdir, vazgeçmek yok!
Hepinizi sevgi ile selamlarım.
Zonguldak Barosu Başkanı Av. İbrahim Kerem ERTEM