Basına ve Kamuoyuna

Saygıdeğer Meslektaşlarım,

Baromuzun Değerli Personeli, Basınımızın Kıymetli Temsilcileri,

Sözlerime öncelikle, kısa zaman önce kaybettiğimiz Av. Kaya Taşçakmak ve Av. Hüsnü Yusuf Öztürk’ü rahmetle anarak başlamak istiyorum. Hatıraları önünde saygı ile eğilmekteyim.

 

YARGILAMADA İNSAN; ESAS VE KARAR NUMARALARINDAN ÇOK DAHA FAZLASIDIR; ADALET DUYGUSUNUN TATMİN EDİLDİĞİ İNSANDIR:

Değerli meslektaşlarım,

Binlerce yıldır, yurt edindiğimiz bu topraklarda, renklere, desenlere dokunmuş kilimlerin yüklendikleri anlamlardan, halkozanlarının söyleyişlerinden, masalcıların anlattıklarından, efsanelerden, söylencelerden süzülüp gelmiş; diğergamlığı esas, misafirperverliği alışkanlık sayan, farklılıkları unutmuş, zengin kalpler yaşadı… İnsanı, dili, dini, rengi, meşrebi, memleketi için değil; gülüşü, bakışı, işi, aşı, nakışı için seven bir insanlık geldi geçti.

Söyleyeceğini yüzüne diyen, dostunun ölmediğine, yaşadığına dair yalan söyleyene hırkasını hediye edecek kadar dost canlısı nesiller geldi geçti. Belki de hak, haklılık, hakka tapmak tahtında, insanlığın hergün yüzleştiği, hergün susuz veya aç kalma pahasına peşine düştüğü adalete ulaşma sevdası da başlıca macerası oldu. Hem insanı sevdi, insanlığımız, hem insanı yaşatmak adına adaleti sevdi. Netice olarak, insan ve adaler içiçe yaşadı.

Bizler, adaletin tesisi, hakkın tanınması adına, insani bir meslek de icra ederken, aslında dosyalara sıkışmış kalmış uyuşmazlıkların çözümü için uğraşmıyoruz sadece. Çünkü biliyoruz ki mahkemede ki, insan, iddia da etse, savunmak istense de, şüpheli de olsa, maznun, mağdur da kalsa salt, dosya kapağında ismi yazan değildir. İnsan, mahkemelerin istatistiklerinde yer alan davacı-davalı da değildir elbette. İnsan, anlaşılmak, anlatılmak istenendir; dosyalara canlılık katandır; en azından hukuk sistemimiz, esas-karar sayılarından daha çok, adalet duygusunun tatmin edildiği insanı ifade etmelidir.

Bu bakımdan, insana özgü değerler, bu topraklarda yaşamanın getirdiği folklorik, kültürel ve insanilik boyutuyla, bizlere ilave anlamlar kadar, nosyon ve misyonlar da yüklemektedir. Başka deyişle, mesleğimiz, salt mahkemelerde, duruşmalarda beliriyor, sonra birdahaki duruşmaya kadar ara veriliyor değildir; avukatlık, neredeyse hayatın içinde her dem yaşanan bir meslektir; çünkü adalet hayatın anlamı, kültürümüzün insani yüzüdür.

 

AVUKATSIZ YARGI ANLAYIŞI, İNSANSIZ OTOMATİK YARGI ANLAYIŞIDIR:

Değerli meslektaşlarım,

Biz, avukatlar, sadece duruşmalarda var olmak için giymezler cübbelerini dediğimizde, avukatları mahkeme salonlarından, odalardan, adliyelerden uzaklaştırmak isteyen kimi görüşleri, hukuku anlamamakla itham ettik. Çünkü, “insanilik değerlerine” sahip bu memlekette, zaman zaman idari anlamda, adaletin üzerinde oturduğu zemin çatlasa da, esasında adalet ve hakkaniyet, insaniliğin hamurunda yoğrulmuştur düşüncesinden hareket ettik.

Çünkü, adliyelerde avukatsız çalışmayı özleyen kimilerine, avukatı çıkarttığınızda, insanı da halkı da çıkartırsınız dedik.

Çünkü, avukatsız yargı anlayışı, insansız otomatik yargı anlayışıdır.

Çünkü, avukatı sadece usul hükümlerinin bir gereği gören bazı görüş sahiplerine, “adaletiniz mahkeme kararlarından evvel, karara varan sürecin adilliğinde gizlidir” dedik. Ve değerli meslektaşlarım, bizlerin mücadelesi, bir anlamda, insanın adalet ve hakkaniyetle sevdasının ozanlığıdır, şairliğidir.

Bu rolü, yargının işlerliğine ortak olmuş bir mesleğin temsilcisi olarak söylemiyorum; sosyal hayatta, aktüalitede, yaşayan zamanda ve mekanda, “adaleti bereketli ve taze ekmekle” eşdeğer tutan Brecht’in düşüncesinden,  “Adalet, tabiatın nizamına uymaktır. Hürlerin esirlere, bütünlerin noksanlara, kudretlilerin acizlere, sevenlerin sevmesini bilmeyenlere karşı borcudur “ diyen Hilmi Ziya Ülken’in yaklaşımına değin, yüzyıllarca değiştirilerek gelen hukuk aleminin bir ferdi olarak söylüyorum;

Değerli meslektaşlarım,

Birçok kez dedik, yazdık ve söylemeye devam edeceğiz. Bizler mesleğimizi icra edecek, dörtbaşı mamur adliye binaları, teknolojik mahkeme salon ve kalemleri elbette isteriz. Elbette, bilimsel çalışmalardan, araştırmalardan yararlanmak, teknolojiye her daim dokunmak da isteriz. Ama şunun da bilinmesini isteriz ki; bizler, bir ağaç altında da, iki masanın sığabildiği odalarda da adalet peşinden koştuk, gerekirse yeniden koşarız.

Fakat bunlardan daha evlası, adalete susamış, hak peşinde mahkemelere yolu düşen vatandaşlarımızın, hukukun şemsiyesi altında yer tutmasıdır; bu duruşumuz hem asıldır, hem asildir. Bu sebepledir ki, mahkemelerden, adliyelerden, resmi makamlardan, kimi merciilerden avukatları uzak tutmanın, avukattan yalıtılmış alanlar yaratmanın hiçbir tarafı, hukuka sahip çıkmak değildir.

AVUKATLIK MESLEĞİNİN BİR MİSYONU DA, SİVİLLEŞME VE DEMOKRATİKLEŞME GELİŞİMİNE VERDİKLERİ ADALET KATKISIDIR:

Saygıdeğer meslektaşlarım,

Avukatlık mesleği umudun mesleğidir; hergün kapımıza gelenlerin, sözlerimizde, gözlerimizde, kalemimizde umudu aradığını çok iyi biliriz. Bizler, avukatlık mesleğinin nosyonu ve misyonu çerçevesinde, sadece üzerimize aldığımız işi aldığımız iş sahibine, hukuki hizmet vermiyoruz.

Bu anlamıyla, avukatlar, haksızlığın zaman ve mekandan uzaklaşması ve pür adaletin tesisi bakımından modern sövalyelik yapıyorlar; hukukun tarafında kahramanca duruyorlar. Bu mücadele ekseninde, meslek taassubuna kapılmadan, hakkın tesisi yanında, çevre-birey haklarından, ülke, devlet, hukuk ekseninde kavramlaşmalara, sivilleşme ve demokratikleşme düzeyinin gelişmesine, hatta hukuk devletinin ve hukuka uygun toplum düzeninin tesisine kadar, kalıcı değerler katıyorlar.

YENİ BİR HUKUK SİSTEMİ KURMAMIZIN ZAMANI GELDİ; BU ÇABANIN İŞARET FİŞEĞİ AVUKATLARIN ELİNDEDİR:

Burada şu tespite yer vermek isterim. Demokratikleşme, sivilleşme, sosyalleşme, uzmanlaşma, uzlaşma kavramlarının birbirleriyle kurdukları modern diyalog, postmodern yapıları red ederek, hukuku esas alarak şekillenmektedir. Birçok ulusal ve Uluslar arası birlik ve teşkilatlanmalar, hukuk ekseninde, ekonomik ve askeri çeperde şekillenmektedir. O halde, hukukun kılavuzluk değeri, hukukun bir ithal enstrüman olarak da kullanılmasını beraberinde getirmektedir. Hukuk sistemini, insana dair temeller, dine dair temeller, sosyalizasyona dair temeller üzerine kurmuş toplumlar, hukuk sistemlerini, talepçilere satmaktadırlar. Bu noktada, avukatlar ve Barolar olarak, hukuk tekniği ve bilimi ışığında, felsefi derinliğini kurarak, uluslararası nitelikte yüksek insani bir düzenin ilk ışığını açmalıyız. Ülkemiz hukuk sisteminin, usul kanunlarından idari teşkilat yapısına, esas kanunlardan uyuşmazlık çözme mantalitesine değin geniş yelpazede, yeniden ihya etmemiz gerekmektedir. Bence temel; insani değerler, adres diğergamlık, usul hukuk tekniğini kavramaktır.

Avukatların, sadece iş sahiplerinin işlerini hukuken görmekten başkaca, sosyal, hukuki, çevresel, idari yönlerden yüklendikleri tarihi misyonları da unutulmamalıdır. Bu misyon, avukatların ve Baroların, insan haklarından adil yargılanmaya, ulusal ve toplumsal değerler üretmelerine yol açacak bir nitelik yüklenmiştir. Çabamız hukukun işlerliği, üstünlüğü, hukukun kılavuzluğunu, gündelik hayata, yani yaşayan hukuka sokmaktır; işte bu vatandaşın hukukun şemsiyesi altında yer alması meselesinin odak noktasıdır.

Toplumun akordu herdaim armoniye yol alsın, kakafoni olmasın; uyum, uzlaşma, toplumsal barış, farklılıklarda zenginlik gerçekleşsin isteniyorsa, hukuk; mahkeme kararlarından evvel, resmi makamların uygulamalarında can bulmalıdır.

Savunma veya iddia hakkı, masumiyet karinesi, kanunsuz ceza olmaz ilkesi, doğal hakim ilkesi, tedbirlerin geçiciliği ilkesi, şüpheden sanık yararlanır ilkesi, avukatın hizmetinden yararlanma ilkesi, adil yargılamanın başlıca umdeleridir. Ama yargılama süreçlerinin asli unsuru olan bu ilkeler, demokratik yaşamın, uzlaşma kültürünün ve sosyal anlaşma teorisinin de vazgeçilmezleridir. O halde, avukatlar ve Barolar, demokratik sosyal düzenin, hür, akli ve vicdani, manevi, moral motivasyon değerleridir; hatta sivil toplumun dinamikleridir.

ALTERNATİF USULLER, YENİ ANGARYALAR GETİRMESİN, DİKKAT!

Değerli Hukukçular,

Bilindiği üzere, Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Metodlarının, hukuk politikalarında ciddi ölçekte yer tuttuğu malumalinizdir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile AB arasındaki müzakerelerde, alternartif uyuşmazlık modellerinin uygulamaya geçirilmesi hususundaki görüş birliği, somut uygulamalara ve düzenlemelere konu edilmektedir.

Mahkeme öncesi bireyler arasındaki uyuşmazlıkların çözümü konusunda, ceza yargılamasında uzlaşma, hukuk yargılamasında arabuluculuk ve idari süreçlerde de ombudsmanlık uygulamalarında avukatların rolünün asli olarak kabul edilmesi ciddi ve kalıcı bir aşama haline gelmiştir. Bu seyir yanında, bazı gelişmeler de vardır ki; mesleki yeterlilik aranmaksızın,  uyuşmazlıkların çözümü noktasında yeni modellerin de yürürlüğe girecek olması, ileriye dönük problemlerin oluşacağı sinyalini vermektedir. Bu olumsuz girişimlerden ilki, PROBONO uygulamalarıdır.

PROBONO UYGULAMASI:

Bilhassa kıta avrupasında, gönüllü ücretsiz dava takibi anlamına gelecek bu uygulamanın, Türk Hukukuna girmesi tartışılmaktadır. Zaten Adli yardım ve Cmk Zorunlu müdafiilik uygulamalarının, neredeyse angarya sayılabilecek tarzda ücretlendirilmesi yetmezmiş gibi, bir de yıllara sari sorumlulukların gönüllü takip zorunluluğuna taşınması, hukukun adalet ve hakkaniyet ekseninin gelişmesine değil; aksine avukatlık mesleğinin temel dinamiklerine de aykırılık taşıyacaktır. Eğer, asgari ücret standartlarına kavuşmuş ve sınırlandırılmış bir zorunlu müdafiilik uygulaması gelecek ise, sınırlı probono uygulamaları kabul edilebilir.

HUKUK KLİNİKLERİ:

Bir diğer olumsuz gelişim seyri ise, hukuk klinikleri eliyle gerçekleştirilmek istenmektedir. Adalet Bakanlığının, kimi Üniversite Rektörlükleriyle imzaladığı protokollere göre, hukuk fakültesi öğrencilerinin, “uygulamalara dönük hazırlanmaları” amacıyla, bazı uyuşmazlıklarda çözüm sunma ve ilgililere hukuki destek sunmaları faaliyetlerini içeren çalışmaları da, adalet hizmetlerinin kalitesinde kronik düşmelere sebep olacaktır.

 

YENİ, KILAVUZLUK DEĞERİ OLAN HUKUK VE AVUKATLIK MANİFESTOSUNU YAZMAK VE İLAN ETMEK ZAMANI GELMİŞTİR:

Değerli Meslektaşlarım,

Mayıs ayı içinde TBB’nin seçimli olağan genel kurulu gerçekleşecektir. Genel Kurul, ağırlıklı olarak seçim gündemini yüklenecek görünmektedir. Ancak, buradan söylemek isterim ki, artık bu meydanlarda, aynı cümleleri kurmak, aynı dilekleri tekrarlamak istemiyoruz.

Genel Kurul salonuna, yetkili kurulları seçmek için girip, seçip çıkmaktan başka;

1- Hukukun işleyişinde avukatlığın rolünü, anayasaya dercetmek ve yargının asli ortağı kılmak için topyekün manifesto yayınlamamız lazımdır

2- Avukatlık mesleğinin girişinde ve staj sürecinde, yüzbin avukatı ilgilendiren geniş bir bakış açısı getirmek ve uygulamada birlik sağlamak üzere ayağa kalkmak lazımdır

3- Adli hizmetlerin kalite düzeyinin artması için, adalet komisyonlarına Baro Başkanlarının temsilde yer almalarının mücadelesinin verilmesi zamanı gelmiştir.

4- Kamu avukatlarının ve bağlı çalışan meslektaşlarımızın, mali ve özlük haklarının konsessüs ortamına sahip uygulama becerilerinin  yerleşmemesi şarttır.

5- Baştan ayağa yeni bir avukatlık modelinin, bireysel ve şirketleşme de dahil, ele alınması, zamanı gelmiştir.

Özetle, topyekün yeni bir avukatlık manifestosunu yazma zamanı gelmiştir.

Hepinizi saygı ile selamlarım.

 

AV.İBRAHİM KEREM ERTEM

ZONGULDAK BAROSU BAŞKANI

DSC_0104 DSC_0109 DSC_0110

DSC_0115 DSC_0125 DSC_0124 DSC_0123

DSC_0122 DSC_0121 DSC_0131